no time - Turkish English Dictionary

no time

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "no time" in Turkish English Dictionary : 1 result(s)

English Turkish
Speaking
no time expr. vakit yok

Meanings of "no time" with other terms in English Turkish Dictionary : 103 result(s)

English Turkish
General
in no time adv. çabucak
He ate it in no time.
Onu çabucak yedi.

More Sentences
at no time adv. hiçbir zaman
At no time has enlargement been the opportunity for a dialogue on experiences and the sharing of success stories.
Genişleme hiçbir zaman deneyimler üzerine bir diyalog ve başarı öykülerinin paylaşılması için fırsat olmamıştır.

More Sentences
in no time adv. hemen
Tom will be here in no time.
Tom hemen burada olacak.

More Sentences
Phrases
in no time expr. vakit kaybetmeden
We finished the homework in no time at all.
Hiç vakit kaybetmeden ödevi bitirdik.

More Sentences
Idioms
have no time v. ayıracak zamanı olmamak
That means that they have no time to devote to themselves.
Bu da kendilerine ayıracak zamanları olmadığı anlamına geliyor.

More Sentences
General
get a place in no time flat v. soluğu (bir yerde) almak
get (somewhere) in no time flat v. soluğu (bir yerde) almak
in less than no time adv. çabucak
in no time adv. bir an önce
in less than no time adv. bir anda
at no time adv. hemen
in no time adv. çarçabuk
in no time adv. derhal
at no time adv. çabucak
in less than no time adv. çok çabuk
in no time adv. çabucacık
in no time adv. kaşla göz arasında
in no time adv. çok çabuk
in less than no time adv. çabucacık
in less than no time adv. pek az sonra
at no time adv. çok çabuk
in no time adv. bir koşu
i̇n no time adv. hemen
Phrases
in no time at all expr. çabucak
in no time at all expr. çabucacık
in no time at all expr. çok geçmeden
in no time at all expr. çok çabuk
there's no time to waste expr. harcanacak zaman yok
at no time expr. hiçbir zaman
in no time expr. kaşla göz arasında
Proverb
no time like the present bugünün işini yarına bırakma
time and tide wait for no man zamanı durduramayız
time and tide wait for no man zaman senin için beklemez
there's no time like the present bugünün işini yarına bırakma
time and tide tarry for no man zaman durdurulamaz
time and tide tarry for no man zaman kimse için durmaz
time and tide tarry for no man zaman geçer gider
time and tide tarry for no man zaman kimseyi beklemez
time and tide tarry for no man zaman su gibi akıp gider
time and tide wait for no one zaman kimseyi beklemek
time and tide wait for no one zamanı durduramayız
time and tide wait for no one geç kalırsan fırsatlar elinden kayıp gider
time and tide wait for no one ertelersen kaçırırsın
time and tide wait for no one fırsatlar ve zaman durup beklemez
time and tide wait for no one zaman su gibi akıp gider
time and tide wait for no one fırsatları yakalamazsan kaybedersin
any time means no time belirsiz bir zaman hiçbir zaman demektir
any time means no time zamanı belli olmayan şey hiçbir zaman yapılmaz
any time means no time sürüncemede bırakılan şey hiçbir zaman yapılmaz
Colloquial
some time later for no particular reason expr. bir süre sonra hiçbir neden yokken
long time no talk expr. sesin soluğun çıkmıyor
long time, no hear expr. sesini duymayalı uzun zaman oldu
long time, no hear expr. uzun zamandır görüşemiyoruz
long time, no hear expr. çoktandır görüşmedik
long time, no hear expr. epeydir/bayadır görüşmedik
long time, no hear expr. uzun zamandır sesin soluğun çıkmıyor
long time, no hear expr. görüşmeyeli çok oldu
no time to lose expr. kaybedecek zaman yok
Idioms
have no time v. uğraşmamak
have no time v. uğraşacak zamanı olmamak
have no time v. üzerinde durmamak
have no time for somebody/something v. birine/bir şeye ayıracak vakti olmamak
have no time for somebody/something v. biriyle/bir şeyle harcayacak vakti olmamak
have no time for somebody/something v. biriyle/bir şeyle işi olmamak
have no time for somebody/something v. biriyle/bir şeyle uğraşacak zamanı olmamak
have no time for somebody/something v. birini/bir şeyi sevmemek
have no time for somebody/something v. birine/bir şey) saygı duymamak/saygısı olmamak
lose/waste no time v. hiç vakit kaybetmemek
have no time for v. -e ayıracak vakti olmamak
have no time for v. için harcayacak vakti olmamak
have no time for v. ile işi olmamak
have no time for v. ile uğraşacak zamanı olmamak
have no time for v. '-i sevmemek
in next to no time expr. aniden
in no time at all expr. aniden
in no time at all expr. bir anda
in next to no time expr. bir anda
in no time flat expr. çabucak
in next to no time expr. hemen/anında
in no time flat expr. hızla
in no time at all expr. hemen/anında
lose no time in doing something expr. hemen/hiç vakit kaybetmeden (bir işe girişmek)
waste no time in doing something expr. hemen/hiç vakit kaybetmeden (bir işe girişmek)
in no time flat expr. süratle
there's no time like the present expr. tam zamanı
Speaking
long time no see expr. bayadır görüşemiyoruz
long time no see expr. çoktandır görüşmedik
in less than no time expr. çok geçmeden
long time no see expr. görüşmeyeli çok oldu
long time no see expr. görüşmeyeli uzun zaman oldu
long time no see expr. görüşemedik uzun zamandır
long time no see expr. görmeyeli uzun zaman oldu
long time no see expr. hiç gözükmüyorsun
long time no see expr. epeydir görüşmedik
long time no see expr. insan bir arar sorar
there's no time to lose expr. kaybecek zaman yok
long time no see expr. sesin soluğun çıkmıyor
long time no see expr. yüzünü gören cennetlik
long time no see expr. uzun zamandır görüşemiyoruz
I have no time expr. zamanım yok
long time no see expr. uzun zamandır görüşemedik
Chat Usage
ltns (long time no see) abrev. epeydir görüşemiyoruz
ltns (long time no see) abrev. uzun süredir görüşemedik